Elazığ Teksas’a mı Dönüyor?
Son dönemde Elazığ’da gazetecilere yönelik art arda yaşanan saldırılar, şehrin vicdanında derin yaralar açtı. Evren Demirtaş ve Nafız Koca’ya yapılan saldırılar, yalnızca iki kişiyi değil, bir kentin basın özgürlüğünü hedef aldı.
Elazığ’da artık kalemle değil, silahla mı konuşuluyor?
Son günlerde Elazığ’da yaşananlar, sadece bir gazetecinin değil, bir şehrin vicdanının hedef alındığını gösteriyor.
Gazeteci Evren Demirtaş’ın ardından, Nafız Koca da silahlı saldırıya uğradı.
Soruyorum: Elazığ’da artık kalemle değil, silahla mı konuşuluyor?
Bir dönem medeniyetin, kültürün, misafirperverliğin simgesi olan bu şehir…
Şimdi manşetlerde “gazeteci vuruldu”, “basın emekçisine saldırı” haberleriyle anılıyor.
Ne acıdır ki, bu şehirde artık gerçekleri dile getirmek cesaret işi haline geldi.
Gazetecilik, iktidar sahiplerinin hoşuna giden cümleleri kurmak değildir.
Gazetecilik, halkın acısını, öfkesini, adalet arayışını yazmaktır.
Bu yüzden bir gazeteciye sıkılan her kurşun, gerçeğe, vicdana, adalete sıkılmış demektir.
Bugün Nafız Koca’ya, dün Evren Demirtaş’a…
Yarın kim?
Bu gidişle, Elazığ’da her eleştiri bir tehlike, her haber bir hedef haline mi gelecek?
Artık kimse “münferit olay” masalını anlatmasın!
Bu saldırılar bir zihniyetin dışa vurumu.
Eleştiriyi düşmanlık, haberciliği tehdit, basın özgürlüğünü “tehlike” sanan bir anlayışın yansıması.
Bu şehirde gazetecinin görevi, alkışlamak değil; sorgulamak, denetlemek, hatırlatmaktır.
Ama belli ki bazıları, aynada kendi yüzünü görmek istemiyor.
Gerçeği yazan her kalemi kırmak, her sesi susturmak istiyor.
Oysa unuttukları bir şey var:
Bir şehri güzelleştiren, susanlar değil; doğruları konuşanlardır.
Elazığ’da gazetecilere yönelik saldırılar yalnızca basın özgürlüğüne değil, şehir kültürüne de ihanettir.
Çünkü bu şehir, fikirlerin çatıştığı ama insanların birbirine saygı duyduğu bir yer olmalıydı.
Bugün kalem tutan ellere silah doğrultuluyorsa, yarın sessiz kalan herkesin susturulacağı bir dönem başlar.
Kalem, korku bilmez.
Bir basın emekçisinin kanı, gerçeği susturmaz; aksine daha gür sesle yankılanır.
Korkması gereken, o yankının altında kalacak olanlardır.
Bugün susturulan bir gazeteci, yarın susturulan bir toplumun habercisidir.
Elazığ Teksas değil!
Ama eğer bizler susarsak, karanlık o manzarayı kendi elimizle çizmiş olacağız.
O yüzden bu kentin vicdanı olan herkesin sorması gerekiyor:
Gazeteciye sıkılan kurşun kimin susturulmasını istiyor?
Ve biz bu suskunluğa daha ne kadar ortak olacağız?
Siyasi Nabız Notu:
Basın özgürlüğü, demokrasinin nefesidir.
Susturulmak istenen her gazeteci, aslında halkın sesi, halkın hakkı için yazıyor.
Siyasi Nabız olarak, saldırıya uğrayan tüm basın emekçilerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor,
şiddetin her türlüsünü en sert biçimde kınıyoruz.
Kalemler susmayacak, gerçeğin sesi asla sönmeyecek.
🖋️ Dilan Tuğba Macit
İmtiyaz Sahibi – Siyasi Nabız Gazetesi