Asgari ücret açıklandı.
Bir masa kuruldu, birkaç cümle kuruldu, bir rakam söylendi.
Sonra herkes dağıldı.
Ama milyonlar dağılamadı.
Çünkü onların masası mutfaktaydı, hesabı ay sonundaydı, çaresizliği evin içindeydi.
Bu ülkede asgari ücret artık bir geçim ücreti değil.
Bir tahammül sınavıdır.
Ne kadar daha dayanırsın, ne kadar daha susarsın, ne kadar daha küçülürsün diye ölçülen bir rakamdır.
Soruyorum:
Bu maaşla hangi evin kirası ödenir?
Hangi marketten dolu bir poşet çıkar?
Hangi çocuk “anne ekmek alalım” dediğinde gözler yere inmez?
Asgari ücretli artık ay sonunu değil, ayın ortasını bile göremiyor.
Görse ne olacak?
Fatura orada.
Kredi kartı zaten dolu.
Borç, çoktan eve yerleşmiş.
Ve yine aynı cümle kuruldu:
“Enflasyona ezdirmedik.”
Ezilen kim peki?
Ezilen sabah karanlığında servise binen işçi.
Ezilen iki iş arasında nefes alamayan genç.
Ezilen çocuğuna harçlık veremediği için kendinden utanan baba.
Ezilen markette et reyonundan hızla geçen anne.
Bu bir rakam meselesi değil.
Bu bir adalet meselesi.
Bir ülkede insanlar tam zamanlı çalışıp hâlâ yoksul kalıyorsa,
orada sorun ekonomide değil, vicdandadır.
Alın teri bu kadar ucuzken, umut bu kadar pahalıysa,
birileri yanlış yerde tasarruf yapıyordur.
Asgari ücret konuşulurken konuşanların çoğu,
asgari ücretle yaşamıyor.
O masada oturanların hiçbiri
“Bu ay hangi faturayı ödemesem?” diye düşünmüyor.
“Çocuğun montunu mu alayım, mutfağı mı doldurayım?” ikilemini yaşamıyor.
Kolay bu yüzden.
Rakam söylemek kolay.
Zor olan, o rakamla yaşamaktır.
Bu maaş, çalışanın sırtına yüklenmiş bir sus payıdır.
Ses çıkarma.
İdare et.
Şükret.
Biraz daha dayan.
Ama insan sürekli dayanarak yaşayamaz.
İnsan sürekli kısmakla mutlu olamaz.
Ve bir toplum, emeğini bu kadar değersizleştirerek ayakta kalamaz.
Bugün asgari ücret konuşulurken,
rakam değil onur konuşulmalıydı.
İnsanca yaşam konuşulmalıydı.
Ama yine rakamlar kazandı, hayatlar kaybetti.
Ve insanın aklına ister istemez o söz geliyor…
Hani bir değirmencinin isyanıydı bu aslında.
Bir halk cümlesi.
Bir yoksulluk itirafı:
“Ne diyordu değirmenci dayı?
Bu nasıl çark ulan!
Buğday bizim,
ezilen biziz…”
İşte tam da mesele bu.
Bu çark dönüyor ama kimin sırtından döndüğü hiç değişmiyor.
Emeği koyan biziz.
Yoksulluğu çeken biziz.
Sabretmesi beklenen yine biziz.
Buğday bizimse,
neden ekmek küçülüyor?
Çark bu kadar hızlı dönüyorsa,
neden hayatlarımız yerinde sayıyor?
Asgari ücret bu yüzden sadece bir rakam değildir.
Bu yüzden bu konu kapanmaz.
Çünkü bu ülkede hâlâ aynı soru soruluyor:
Bu nasıl çark?
Ve bu soru cevabını bulmadan,
ne maaş tartışması biter
ne de vicdan rahat eder.
DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Bu Nasıl Çark? Buğday Bizim, Ezilen Yine Biziz
Yorumlar
Benzer Haberler
-
SON DAKİKA | Elazığ Eski Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu Kalp Krizi Geçirdi
-
Nurullah Öner’den Elazığ TSO Fuarı Çıkışı: “Söylem Değil, Sonuç Üreten Organizasyonlar Şart”
-
DAP DESTEKLİ PROJEYLE ARICAK’TA TARIMA CAN SUYU: 65 ÜRETİCİYE ÇAPA MAKİNESİ DAĞITILDI
-
Ağın’ın Bademli Köyü’nde 20 Yıllık Su Sorunu Sona Erdi
-
KIŞ GELDİ, ISINMA LÜKS OLDU: ELAZIĞ’DA ODUN VE KÖMÜRE YÜZDE 25 ZAM
-
SON DAKİKA! AK PARTİ ELazığ’da Sürpriz Atama: Kadın Kolları’nın Yeni Başkanı Belli Oldu!
-
FEDERASYONDA FIRTINA: ELAZIĞ ZAZA DERNEĞİ KAPIYI ÇARPIP AYRILDI
-
AĞIRALİOĞLU:”MİLLETİN MASASINI KURMAYA GELİYORUM”
-
Elazığ Şoförler Odası’nda Yeni Dönem Çağrısı: Fatih Sarıgül Başkanlığa Adaylığını Açıkladı
-
VEFARENGİ’nin Kalplere Dokunan Yolculuğu Ahlat’ta 350 Çocuğu Isıttı
-
ELAZIĞSPOR’A YENİ GÜÇ: 1500 KİŞİLİK “CADDE 23” GELİYOR!
-
BASKİL’DE YÜREKLERİ ISITAN DAYANIŞMA: DERNEKTEN KIŞ ÖNCESİ KÖMÜR SEFERBERLİĞİ